ALMANYA'DAKİ TÜRK KÖKENLİ TOPLUM ÜZERİNE

 LÜTFULLAH ÇETİN

Almanya’ya geldiğim 1980 yılından beri, Almanya’daki Türk kökenli toplumun gelenek ve kültürel özellikleri kadar, inançları da yoğun tartışmalara konu olur. Kimi iyi dostluk örneklerinin yanısıra, geçmişe dayanan onca iyi ilişkilere, yıllardır birlikte sürdürülen yaşama rağmen, iki ülke insanları arasında, kimi istisnalar dışında, gözle görülür bir kaynaşma olmadığı söylenegelir durur.

 

Aslında burada yaşanan sorunlar, Türkiye’nin herhangi bir ilinde yaşanan sorunlardan pek farklı değil. Ancak buradaki sorunlara daha karamsar yaklaşılmakta, her şey olduğundan daha farklı yansıtılmakta.

Anadolu insanıyla, Alman halkının birbirleriyle kaynaşmalarının mümkün olmayacağını bilebilmek için, sosyolog olmaya bile gerek yok. Ama ne yazık ki göçün başladığı yıllarda, o zamanki Alman hükümeti ucuz emek, Türk hükümeti de döviz istediğinden, bunu akıllarının ucundan bile geçirmemişler. Açıkçası her iki ülke hükümeti de, bu insanları çıkarları uğruna kullanmışlar. Büyük işçi akınını başlatmadan önce, sosyal görgü, eğitim farkı ve inanç ayrılıkları olan bu insanların, bir araya geldiklerinde ne gibi sorunlarla karşılaşabilecekleri konusunda bir araştırma yaptırsalar ve gerekli önlemleri alsalardı, belki sorunlar bu boyutta olmaz, Türk şiirinin devi Hasan Hüseyin Korkmazgil de aşağıdaki dizeleri yazma gereği duymazdı.

Almanlar, sevgili kardeşlerim, bakın!

Goethe diyorum,
Wagner, Schiller, Schopenhauer!
Darwin’i tanıyorum,
Kant’ı, Nietzsche’yi, Spinoza’yı...
Beethoven sizin değil,
bizim sanki...
Brecht de öyle,
Thomas Man da...
Sanki bizim oraların adamı;
Hegel'iniz, Engels'iniz, Marks'ınız...
Sömürseniz, sıksanız da,
surat asıp kaş yıksanız da,
daha kötü değilsiniz,
inanın bana,
daha düşman değilsiniz,
beni size bir pula satanlardan!

Telafisi imkansız bu yanlışların faturasını birinci kuşak göçmenler çok acı bir şekilde ödediler, bir kısım ikinci kuşak göçmenler ise hâlâ ödemekteler. Kendilerini din ve Allah adına otorite sanan parazitlerin pençesine düşen çoğu birinci ve ikinci kuşak göçmenler, zor şartlar altında kazandıkları paralarını kaptırdıkları gibi, Alman kamuoyunda uyum eksenli tartışmaların içine de sürüklendiler.

 

İnanç ve kökenleri farklı insanlar arasındaki sıkça karşılaşılan önyargılar, ayrışmanın en önemli sebebi kuşkusuz. Bu ayrışmanın önü ancak karşılıklı tanışma, diyalog ve anlayış ile alınabilir. Karşılıklı tanışma, anlaşma ve kaynaşma ise ancak dil ve sosyallik ile mümkün olabilir! 

Tüm bunlar bir tarafa, birlikte yaşamanın getirdiği avantajlar sayısız ve sınırsız Almanya‘da. Önceki kuşakların yaşamlarını zehir zıkkım eden saplantı ve şartlanmalara boyun eğmeyen, vaktiyle yaşanmış olumsuzluklara gülüp geçen, vasıflı ve donanımlı yepyeni bir kuşak yetişti. Gerek bu yeni kuşağın çalışma ve sanat alanlarında yarattığı yeni imaj, gerekse son birkaç yıldan beri Türkçe edebiyat ürünlerinin çeviri yoluyla Almanca’ya kazandırılıyor olması, önyargıları gözle görülür bir şekilde ortadan kaldırmakta. Bu bir anlamda, çok okuyan bir toplum için, ki Alman toplumu çok okuyan bireylerden oluşan bir toplum, yazılı, görsel ve düzgün anlatımın, başka kültürlerin anlaşılmasını kolay kılan, önyargıların giderilmesini sağlayan en verimli kanal olduğunu gösteriyor.


Bilgi: Bu yazı, „Almanya’ya Göçün 50. Yılı“ nedeniyle, 2 Eylül 2011 tarihinde, Rheinland Pfalz Eyaleti Başbakanlık Binası'nda yapılmış „Imigration und Integration“ (Göç ve Uyum) adlı bir sempozyumda, Lütfullah Çetin'in "Almanya'daki Türk Kökenli Toplum" hakkında belirtmiş olduğu görüşleri içermektedir.
Göç Fotografları: Mehmet Ünal

 

 

 İletişim Adresi: cetin.l@t-online.de l Ağ Adresi: www.cetin-l.jimdo.com l © Copyright 2015 | Lütfullah Çetin | All Rights Reserved

Rotasız Seyyah

Göç ve Uyum

Kültür Olgusu

Eduard Zuckmayer

İncesulu Emine

Maniler


© Copyright 2015 | Lütfullah Çetin | All Rights Reserved